Sayfalar

31 Ekim 2016 Pazartesi

Bulunabilirlik Hatası

Geçenlerde bir arkadaş sohbetinde, söz benim çalıştığım alana, yani istatistiğe geldi. Tam ben de sonunda bilgiç bir tavır takınıp söz edebileceğimi düşünürken, hemen Siz de pinpon topuyla enflasyon hesaplamayı ne zaman bırakacaksınız?dediler. Daha da beni konuşturmadılar. Başımı eğdim, sesimi kestim. Zaten konuşma sırasının bana geleceği yoktu.Oysa söyleyecek o kadar çok şeyim vardı ki…
Farklı bir sohbet ortamında ise, konu sigara içme alışkanlığına gelmişti. Ben de yeri gelmişken, ölüm nedeni istatistiklerine göre ölümlerin yüzde 50’sinin sigaranın neden olduğu hastalıklardan (akciğer kanseri, kalp-damar ve diğer akciğer rahatsızlıkları) kaynaklandığını söyledim. Hadi oradan! dedi bir arkadaş. Benim bir dayım var, ben bildim bileli günde 3 paket sigara içer. Adam 70 yaşında, daha doktor yüzü bile görmemiştir. Sizin istatistikleriniz hep yalan yanlış, şeklinde buyurdu.
Daha bunun gibi neler, neler… Gün geçmiyor ki, istatistiklere dudak bükülmesin, burun kıvrılmasın.
İstatistik hakkında birileri zamanın birinde öyle bir karalama kampanyası yürütmüş ki, şaşılacak şekilde bu bilimin kötü ünü çok daha ön planda. İstatistik hakkında toplumdaki en yaygın kanı, istatistiğin bir yalan söyleme şekli olmasıyla ilgili.Daha ne diyeyim…
***
İnsanoğlu gerçekten tuhaf bir varlık. Gözüyle, kulağıyla şahit olduğu ve kendisinde etki bırakan olaylara inançla sarılıyor. Duyduğu, gördüğü tek bir olgu üzerinden genel bir yargıya varıyor. Vardığı kanaatin doğru olup olmadığını yeterince sorgulamıyor. Bu düşüncesini değiştirmek de kolay kolay mümkün olmuyor.
Hepimiz akılcı düşünmek ve mantıklı yargılara ulaşmak isteriz, ama gerçekten akılcı düşünebiliyor muyuz?
Stuart Sutherland adlı bir yazar “İrrasyonel” adlı kitabında “Bulunabilirlik Hatası (AvailabilityError)” kavramını açıklıyor. Bulunabilirlik hatası, akla ilk gelen düşünceye göre ya da hazırda bulunan bilgiye göre genel yargıya varmak anlamına geliyor. Akılcı düşünmeyi engelleyen, insanların sıklıkla düştüğü hatalı bir yargıya varma, muhakeme etme şekli.
Pinpon topuyla enflasyon hesaplama örneğinde; yıllar önce bunu bir yerlerden duyan arkadaşımız, hiç araştırmaya zahmet etmeksizin yıllardır buna inanıyor. Artık iyice kanıksamış, beni bile konuşturmuyor. Hâlbuki, 2003 yılından bu yana pinpon topunun enflasyon sepeti içerisinde yer almadığını bilse, işin ehli insanların karşısında ne kadar gülünç duruma düştüğünün farkına varacak.
Sigaranın ölüme sebebiyet verme örneğinde ise, her yıl hayatını kaybeden yüzbinlerce kişinin ölüm nedenlerinin birikiminden elde edilen bilgiye itibar edeceği yerde, çevresinde hazır bulduğu uç bir örneğe itibar ediyor ve edindiği izlenimi tüm insanlığa genelliyor. Bu bir akıldışı (irrasyonel) düşünme biçimi değil de nedir?
Akılcı düşünmek isteyenlere mütevazı bir önerim var: İstatistiğe önem verin
Hemen, yine dudak büktüğünüzü görür gibiyim. Eee kolay değil, istatistik sözünü duyduğumuzda çoğumuz kaçacak yer ararız.
Bilgi çağı her gün yığınla bilgi üretiyor, ama onları detaylı bir şekilde analiz etmeye herkesin zamanı yok.  İşte bu noktada bizim imdadımıza istatistik yetişiyor.
İstatistik, bir topluluk (kitle) hakkında yargıya varabilmek için yeterli sayıda örnekten veri derleyerek,  (yüzde 90-95 gibi belli bir güven düzeyinde) o topluluk hakkında tahmin yapabilme, yargıya varabilme işidir. Dolayısıyla, herhangi bir yargıya varabilmek için olasılıklı örnekleme yöntemleriyle belirlenmiş yeterli sayıda örnekten bilgi derlemek gerekmektedir.
Oysa bulunabilirlik hatasına düşen bizler, yüzbinlerce örnek kişinin toplulaştırılmış verisi dururken, çevremizde hazır bulduğumuz tek bir veriden yola çıkarak genel hakkında yargıya varmaktan çekinmiyoruz.
Bulunabilirlik hatasıyla ilgili örnekleri çoğaltmak mümkün:Hayatımızda ilk kez gittiğimiz bir şehirde, tanıştığımız birkaç kişiden yola çıkarak o ilin insanı hakkında yargıya varırız. İlk kez gittiğimiz doktor hakkında, restoran hakkında, alışveriş merkezi hakkında; hayatımızda ilk kez gördüğümüz kişi hakkında, genel bir yargıya ulaşmaktan hiç çekinmeyiz.

Son söz olarak; hayatımızın her alanına nüfuz etmiş olan istatistik bilimine daha fazla itibar edelim, bulunabilirlik hatasına düşmeyelim.

26 Ekim 2016 Çarşamba

Yalnızlık

Ağlamaklı gözlerle bakarken ufka, 
Sadece ben ve koca bir boşluk. 
Ben kimim, nerdeyim, neden buradayım, 
Ayak sesleri ve düşünceyle sırdaşlık… 

Neden geldim dünyaya? 
Dün ne yaşandı, bugün neler var? 
İçim bir zindan, çığlıklar esir, 
Derdimi kim dinler, beni kim anlar? 

Kırılan kalpler şifaya muhtaç, 
Bir tutam sevgi arayışında. 
Kim görür yangını titrek teninde, 
Herkes kendini görür dev aynasında. 

Düşlerim yorgun, ağzım kupkuru, 
Ağrıma gidiyor yaşanmışlıklar. 
Ilık bir meltem ve çiçek kokusu, 
Yanımda sen yoksan ne anlamı var…


03.05.2015

Merhametin Olmasaydı

Kırık dökük bir gönülle, 
Zamana bel bağlanır mı? 
Ölüm Allah’ın emriyse, 
Ölen için ağlanır mı? 

Dünya döner, yıllar geçer, 
Geçen günler aranır mı? 
Kuşlar uçar, ruhlar göçer, 
Yürek buna dayanır mı? 

Gökyüzünde çakan şimşek, 
Öfke ile sallanır mı? 
Yine bahar geldi diye, 
İnsan güne aldanır mı? 

Tan ağardı, sabah oldu, 
Gün sinede dağlanır mı? 
Bugün bir can uyanmadı, 
Acep bir gün uyanır mı? 

Esirgeyen Yüce Rabbim, 
Rahmetine muhtaç gönül! 
Merhametin olmasaydı, 
Alem devran dolanır mı?

06.05.2015

İçimdeki Fırtına

Fırtınalar kopuyor içimde,
Alıp başımı gitmek istiyorum.
Vurmak kendimi dağlara,
Çıkmak zirvelere,
Kendimle başbaşa kalmak...

Dönebilir misin geriye?
Yaşayabilir misin yeniden?
Aşkı, hüznü, acıyı,
Çarpar mı kalbin hızlıca?
Yanar mı yüreğin bilmem...

Ok yaydan çıktı bile,
Bakamıyor geriye,
Alıyor hızla yol,
Varınca duracak,
Bilmediği hedefe...

Sen bunları düşünme,
Üzme yazık kendini,
Bırak ben'ini hayata,
Özgürlüğü hatırla,
Aldıkça nefesini...

07.01.2011

25 Ekim 2016 Salı

Bölgemizde yoksulluk oranı mı düşük, yoksa gelir düzeyi mi?

TÜİK tarafından her yıl yapılan Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırmasının bölgesel sonuçları geçtiğimiz ayın sonunda kamuoyuna açıklanmıştır. Bu yazıda açıklanan bazı bölgesel verileri dikkatinize sunmak ve devamında naçizane birkaç politika önerisinde bulunmak istiyorum. Öncesinde, bazı kavramlara açıklık getirmek konuyu daha anlaşılır kılacaktır.
Eşdeğer hanehalkı büyüklüğü: Bir hanehalkının gelirini o hanedeki fert sayısına bölerek ortalama fert geliri hesaplayıp, bunu diğer hanelerdeki ortalama fert gelirleriyle karşılaştırmak doğru olmayacaktır. Çünkü her hanedeki yetişkin-çocuk sayısı ve yaş durumları farklı olacaktır. Çocuklar yetişkinlere göre daha az tüketime ihtiyaç duymaktadır. Bu bağlamda, haneler arasında karşılaştırma yapabilmek amacıyla, OECD tarafından her hanenin kaç yetişkine denk geldiğini belirlemeye yönelik bazı katsayılar geliştirilmiştir. Bu katsayılar, hanehalkı sorumlusu için 1, 14 yaş ve üzerindeki her fert için 0,5 ve 14 yaşın altındaki her fert için 0,3 olarak benimsenmiştir. Hanedeki fertler bu katsayılarla çarpılıp toplanarak, eşdeğer hanehalkı büyüklükleri elde edilmektedir. Örneğin; hanehalkı sorumlusu, eşi ve 14 yaşın altında 2 çocuk bulunan toplam 4 kişilik bir hanenin eşdeğer hanehalkı büyüklüğü, 1+0,5+(0,3*2)=2,1 olacaktır.
Eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert geliri: Hanehalkının yıllık toplam kullanılabilir gelirinin eşdeğer hanehalkı büyüklüğüne bölünmesiyle elde edilmektedir. Örnek olarak; yıllık toplam kullanılabilir geliri 25 000 TL olan  ve eşdeğer hanehalkı büyüklüğü 2,1 olan bir hanenin eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert geliri, 25 000/2,1 = 11 905 TL olacaktır. (Bundan sonra, makale içerisinde kısaca “EHKF geliri” olarak ifade edilecektir.)
Ortalama gelir: Gelirlerin toplamının, toplanan gelir sayısına bölünmesiyle elde edilen gelir olup, diğer ifadeyle gelirlerin aritmetik ortalamasıdır. Örnek verecek olursak; 5 adet hanenin toplam geliri 100 bin TL ise bu hanelerin ortalama geliri,                                 100 bin/5=20 bin TL olacaktır.
Medyan (ortanca) gelir: Gelirler küçükten büyüğe sıralandığında, tam ortadaki gelir medyan gelirdir. Örneğin; 5 haneli bir köyün geliri küçükten büyüğe sıralandığında, tam ortadaki 3. hanenin geliri bu köydeki hanelerin medyan geliri olmaktadır.
Gini Katsayısı: gelir dağılımını ölçmek amacıyla kullanılan bir katsayı olup, 0 ile 1 arası bir değer almaktadır. Bu katsayının sıfıra yakın olması gelir dağılımında adaleti, 1’e yakın olması ise gelir dağılımındaki adaletsizliği ifade etmektedir.  Sıfır olması gelirin bireyler arasında tam olarak eşit paylaşıldığını, 1 olması ise tüm gelirin bir kişi tarafından alındığını gösterir. (Bu katsayının hesaplanmasıyla ilgili detaylar, kaynakçada yer alan haber bülteninin ekinde bulunmaktadır)
Yüzde 20’lik paylar ve P80/20: Kişisel gelir dağılımını ölçmede kullanılan ölçütlerden biridir. EHKF gelirleri küçükten büyüğe doğru sıralanıp, hanehalkı sayısınca 5 eşit gruba bölünerek yüzde 20’lik paylar oluşturulmaktadır. Bu grupların gelirden aldıkları paylar gelir dağılımı eşitsizliği hakkında fikir vermektedir. Son yüzde 20’lik grubun gelirden aldığı payın, ilk yüzde 20’lik grubun gelirden aldığı paya bölünmesiyle elde edilen sayı P80/20 değerini oluşturmaktadır. Bu değer, geliri en yüksek olan yüzde 20’lik grubun, geliri en düşük olan yüzde 20’lik gruba göre gelirden kaç kat daha fazla pay aldığını göstermektedir.
Makalede bahsi geçecek olan önemli kavramları açıkladıktan sonra, Bölgemizdeki hanelerin gelir durumlarıyla ilgili bilgilere geçebiliriz.  Türkiye’nin ortalama eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert (EHKF) geliri 16 bin 515 TL iken, TRB2 (Van Muş Bitlis Hakkâri) bölgesinin ise 8 bin 773 TL olarak tahmin edilmiştir. Yani, bölgemizdeki hanelerin ortalama fert geliri, Türkiye’nin ortalama fert gelirinin yaklaşık yarısıdır. 26 bölge içerisinde, TRB2 Bölgemiz ortalama EHKF geliri açısından TRC2 Diyarbakır (8 bin 089 TL) ve TRC3 Siirt (8 bin 184 TL) Bölgelerinden sonra en düşük olan 3. bölgedir.
Yüzde 20’lik gruplara göre hanehalkı gelirleri
Türkiye’deki ve Bölgemizdeki %20’lik grupların 2015 yılı ortalama EHKF gelirleri aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
Tablo 1. Yüzde 20'lik Gelir Gruplarına Göre Ortalama Eşdeğer Hanehalkı Kullanılabilir Fert Gelirleri
Gruplar
Türkiye
TRB2 (Van, Muş, Bitlis, Hakkâri)
1. %20’lik Grup
5 065 TL
3 407 TL
2. %20’lik Grup
8 850 TL
4 897 TL
3. %20’lik Grup
12 520 TL
6 371 TL
4. %20’lik Grup
17 785 TL
9 109 TL
5. %20’lik Grup
38 368 TL
20 301 TL

Bu verilere göre, Türkiye’nin ortalama EHKF gelirinin 16 bin 515 TL olduğu hatırlandığında, Bölgemizdeki hanelerin yüzde 80’den fazlasının gelirinin bu rakamın altında olduğu görülecektir. Hatta Bölgemizde gelirden en yüksek payı alan beşinci grubun ortalama geliriyle Türkiye’nin ortalama geliri hemen hemen aynı düzeydedir.
Bölgemizin ortalama EHKF gelirinin Türkiye geneline göre düşük çıkmasında, Bölgemizdeki hanelerin toplam yıllık gelirlerinin düşük olmasının yanında, Bölgemizin eşdeğer hanehalkı büyüklük katsayısının Türkiye ortalamasına göre yüksek olması da önemli bir etkiye sahiptir. 2015 verilerine göre Türkiye’nin hanehalkı büyüklüğü 3,5 iken TRB2 Bölgemizde 6,1’dir.  Bunu bir örnekle açıklarsak; Türkiye’de ebeveynlerle birlikte biri 14 yaş üzeri 2 çocuklu toplam 4 kişilik bir ailenin eşdeğer hanehalkı büyüklüğü 2,3 olurken, Bölgemizde 4 çocuklu (2’si 14 yaş üzeri) 6 kişilik bir ailenin eşdeğer hanehalkı büyüklüğü 3,1 olmaktadır. Bu iki hanenin de yıllık kullanılabilir toplam gelirleri 100 TL olsa, 4 kişilik hanenin EHKF geliri 100/2,3= 43,5 TL çıkarken, 6 kişilik hanenin EHKF geliri 32,3 TL çıkacaktır. Dolayısıyla, yıllık hanehalkı toplam gelirinin eşit olması durumunda, -yaptığımız hesaba göre- hanehalkı büyüklüğünden kaynaklı olarak Bölgemizdeki hanelerin EHKF gelirleri Türkiye geneline göre ortalama ¼ oranında daha düşük olmaktadır.
Yoksulluk oranı ve yoksul sayısı
Yoksulluk oranı ve yoksul sayısı belirlenirken, ortalama EHKF geliri yerine medyan (ortanca) EHKF geliri baz alınmakta, medyan gelirin yüzde 50’si ve yüzde 60’ı hesaplanmakta ve bunlar yoksulluk sınırı olarak kullanılmaktadır. Yoksulluk sınırı olarak baz alınan medyan gelirin yüzde 50’si veya yüzde 60’ının altında gelire sahip olan fertler “yoksul” olarak değerlendirilmekte, buna göre yoksul sayıları ve yoksulluk oranları hesaplanmaktadır. Türkiye’nin ve bölgelerin ortalama ve medyan EHKF gelirleri farklı farklı olduğu için, belirlenen yoksulluk sınırları bölgeden bölgeye değişiklik göstermektedir. Burada, sadece medyan EHKF gelirinin yüzde 50’sine göre tahmin edilen yoksulluk verilerine değinmekle yetineceğiz.
Medyan gelirin yüzde 50’sine göre Türkiye’de yoksulluk sınırı 2015 yılında 6 bin 246 TL olup; yoksul sayısı bir önceki yıla göre 13 bin kişi azalarak 11 milyon 219 bin kişi olmuş, buna göre yoksulluk oranı yüzde 15’ten yüzde 14,7’ ye düşmüştür. TRB2 Bölgemizde ise yoksulluk sınırı 3 bin 104 TL olup, yoksul sayısı geçen yıla göre 83 bin kişi azalarak 2015 yılında 110 bin kişi olarak tahmin edilmiş; buna göre yoksulluk oranı da 2014 yılında yüzde 9,4 iken 2015’te yüzde 5,3’e gerilemiştir. Bölgemiz bu yüzde 5,3’lük yoksulluk oranıyla 26 bölge içerisinde en düşük yoksulluk oranına sahip bölge durumundadır.
Bu noktada, “Ortalama hanehalkı geliri çok düşük olan bir bölgenin yoksulluk oranı nasıl düşük çıkabilir?” sorusu akla gelmektedir. Bu soruya şöyle cevap verebiliriz: Yoksulluk sınırları bölgelerin kendi medyan (ortanca) gelirlerinin yüzde 50’sine göre hesaplandığından, bir bölgenin yoksulluk oranı diğer bölgelerden ve Türkiye genelinden bağımsız bir şekilde kendi içinde belirlenmiş olmaktadır. O bakımdan, ortalama eşdeğer fert gelirinin zaten oldukça düşük olması ve gelirlerin bu rakam etrafında yoğunlaşması gibi faktörlerin, Bölgemizin yoksulluk oranını düşük gösterdiği düşünülmektedir. Türkiye’nin genel yoksulluk sınırını TRB2 Bölgemize uyarlarsak, Bölgemizde yoksulluk oranının yüzde 60’a ulaşacağını gözden kaçırmamak gerekir.
Gelir dağılımı adaleti
Gelir dağılımı adaletinin hangi düzeyde olduğunu anlamak için, Gini katsayısından ve P80/20 oranlarından yararlanıldığını belirtmiştik. Türkiye’nin Gini katsayısı 2014 yılında 0,391 iken 2015 yılında 0,397’ye yükselmiştir. Dolayısıyla, gelir dağılımı adaletinde bozulma yaşanmıştır. Gini katsayısı sıfır değerine ne kadar yakınsa, gelir dağılımı o kadar adaletli olmaktadır. TRB2 Bölgemizin Gini katsayısı 2014 yılında 0,384 iken 2015 yılında 0,374’e düşmüştür. Dolayısıyla, Bölgemiz gelir dağılımı adaleti açısından iyiye giderken, aynı zamanda bu açıdan Türkiye geneline göre daha iyi durumdadır.  Bunun yanında, Türkiye’nin P80/20 oranı 2014 yılında 7,4 iken 2015 yılında 7,6’ya çıkmıştır. TRB2 Bölgemizin P80/20 oranı ise 2014 yılında 6,5 iken 2015 yılında 5,8’e düşmüştür. Bu verilere göre, en zengin yüzde 20’lik grup en fakir yüzde 20’lik gruba göre gelirden Türkiye genelinde 7,6 kat daha fazla pay alırken, Bölgemizde 5,8 kat daha fazla pay almaktadır. Bu oran da, gelir dağılımı adaleti açısından Bölgemizin Türkiye geneline göre daha iyi durumda olduğunu göstermektedir.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME:
Yukarıda belirttiğimiz hususları 5 maddede özetleyebiliriz:
1.      TRB2 Bölgemizde ortalama eşdeğer fert geliri, Türkiye’nin ortalama eşdeğer fert gelirinin yaklaşık yarısıdır.
2.      Bölgemizdeki hanelerin yüzde 80’inden fazlası, Türkiye’nin ortalama gelirinin altında bir gelire sahiptir.
3.      Her ne kadar Bölgemiz yüzde 5,3’lük yoksulluk oranıyla 26 bölge içerisinde yoksulluk oranı en düşük bölge gibi görünse de, Bölgemizde ortalama fert gelirinin düşük olması ve gelirlerin bu rakam etrafında yoğunlaşması gibi faktörlerin yoksulluk oranının düşük çıkmasına sebep olduğu düşünülmektedir.
4.      Gelir dağılımı adaleti açısından Bölgemiz Türkiye geneline göre daha iyi durumdadır.
5.      Bölgemizde ortalama hanehalkı büyüklüğünün (hanedeki ortalama fert sayısının) Türkiye geneline göre yüksek olması,  Bölgemizdeki hanelerin ortalama eşdeğer fert gelirlerini Türkiye ortalamasına göre tahmini olarak ¼ oranında aşağı çekmektedir.
Bu bilgiler ışığında, başlıkta sorduğumuz sorunun cevabı “Bölgemizde gelir düzeyi düşük” olacaktır. Bu nedenle, Bölgemizde yoksulluk oranından ziyade ortalama EHKF gelirinin artırılmasına odaklanılması gerekmektedir. Bunu yapmanın iki yolu olabilir; birincisi ortalama hanehalkı büyüklüğünü düşürmek, ikincisi toplam hanehalkı gelirini yükseltmek.  Ortalama hanehalkı büyüklüğünü düşürmek söz konusu olamayacağına göre, hanehalklarını gelirlerinin artırılmasına odaklanmak gerekmektedir.
Bunun için, işgücüne katılım oranını ve istihdamı artırmak gerekmektedir. Bölgemizde işgücüne katılım oranı yüzde 47,1 ve istihdam oranı yüzde 42,6 olup, bu rakamlar Türkiye ortalamasının 4’er puan aşağısındadır. Ortanca yaşın 20 olduğu, yani nüfusun yarısının 20 yaşın altında olduğu Bölgemizde, gençlerin istihdamına daha bir öncelik vermek yerinde olacaktır. Özellikle genç ve kadın işsizlerin istihdamına yönelik yaratıcı projeler geliştirilmesi ve bu kişilerin mesleki eğitime yönlendirilerek sanayideki ara eleman açığının giderilmesine yönelik çalışmalar yapılması gerektiği kanaatindeyim.
Eğitim, her türlü sorunun çözümünde önemli bir unsurdur. Sorunun uzun vadeli çözümü için, temel örgün eğitimin kalitesinin artırılması gerekmektedir. Bunun için, öğretmen başına ve derslik başına öğrenci sayılarının kabul edilebilir seviyelere düşürülerek tekli öğretime geçilmesinin öncelik arz ettiğini düşünüyorum. Son dönemde yapılan sözleşmeli öğretmen atamaları, bu açıdan sevindirici bir gelişme olmuştur.
Bunun yanında, emek yoğun sektörlere yatırım yapılması ve iş potansiyelinin yapısal olarak artırılması büyük önem arz etmektedir. Daha önceki makalelerimde de belirttiğim gibi, Tekstilkent bunun en güzel örneğidir. Buna benzer istihdam potansiyeli yüksek iş sahaları çoğaltılmalıdır. Tarımın yanı sıra, tarıma dayalı sanayinin ve özellikle turizm sektörünün canlandırılması kaçınılmaz görünmektedir. Hem yaz ve hem de kış turizmi potansiyeli bulunan Van ilinde, son günlerde bu potansiyelin değerlendirilmesine yönelik çalışmalara Van Güçbirliği Platformunun öncülüğünde hız verilmiştir. Bu tür örnek çalışmalar geleceğe umutla bakılmasına katkılar sağlamaktadır.
Özer COŞĞUN
TÜİK Van Bölge Müdürü

Kaynaklar:
1.      TÜİK, Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması Bölgesel Sonuçları, 2015. http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=21868  
2.      TÜİK, İşgücü İstatistikleri, 2015. http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=21567
3.      TÜİK, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçları, 2015.
4.      Coşkun Can Aktan ve İstiklal Yaşar Vural, “Yoksullukla Mücadeleye Yönelik Öneriler”, Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayınları, 2002.


Not: Yaptığım yorumlar tamamen şahsıma ait olup, hiçbir şekilde Türkiye İstatistik Kurumunu bağlamamaktadır.